İlk sorum genelde; ne zaman geldin Bodrum’a oluyor ama senin şu işlerini görünce liste tepetaklak oldu. Ne şahane şeyler yapıyorsun!?
Çok teşekkür ederim. Valla, Bodrum’a geldikten sonra başladım bunları yapmaya. Hatta geldikten 2 sene sonra. Sabah 8 akşam 5 şeklinde çalışmak istemiyordum. Ama boş durmak da istemiyordum. Ne yapabilirim diye bakınıyordum. Tığ, örgü falan hiç aklımda olan şeyler değildi. Sonra internetten baka baka öğrendim, öğrendikçe hoşuma gitti ve üretmeye başladım.
Yaptığın şey tam olarak ne?
Tığ işi. Tığ ve yün kullanarak battaniyeler örüyorum.
Aslında ilk bakışta çok rastlanan bir durum bu: Yoğun iş temposundan kaçıp hobisini mesleğe dönüştürenlerdensin. Ama bence farklısın. Benzerlerinden çok daha havalı değil mi bunlar?
Bilmem! Öyle mi? Ben doğal yünler kullanmayı tercih ediyorum. Organik ve pamuklu yünler. Kaşındıran şeyleri sevmiyorum! Bir de aslında çoğu model internette satılıyor ama ben kendim üretmeye çalışıyorum. Farklı olsun, tek olsun istiyorum. Kendi hayal gücüm, benim hayal ürünüm…
Neler örüyorsun?
Genellikle battaniye yapıyordum. Kumaş ipliklerden sepetler örüyordum. Ama oğlum Kuzey doğduğundan beri daha çabuk biten küçük parçalar yapmayı tercih ediyorum. Bebek battaniyeleri, şapka, bere gibi şeyler.
Evde yapmak için de şahane bir iş bu. Ne kadar vaktini alıyor?
Evde yapmak için bence de şahane bir iş ama Bodrum’da yün seçenekleri çok az olduğu için malzeme konusunda biraz sıkıntı yaşıyorum. Genelde internetten sipariş veriyorum ya da İstanbul Eminönü’ndeki Kürkçü Han’dan istediğim renkleri seçiyorum, arkadaşlarım kargoyla yolluyor. Vakit konusuna gelirsek; başından kalkmadan çalışırsam, örneğin 1.5 metrelik bir battaniyeyi 1 haftada bitirebiliyorum. Bebekleri 2 saatte bitirebiliyorum. Onları yapmaya yeni başladım.
Evet, gerçekten çok şirinler. “Amigurumi” deniyor bunlara. Japon sanatından çıkma bir şey aslında. İçi doldurulmuş oyuncaklar.
Bakmaya doyamıyorum. Resmen konudan saptık. Hadi, geri dönelim artık; Bodrum’a ne zaman geldin Seda?
2011’in Mart ayında. Biz İstanbul Üsküdar’da yaşıyorduk, eşimle beraber. Ben halkla ilişkilerciyim. Nişantaşı’nda bir ajansta çalışıyordum. Eşim de uzak yol kaptanı. O sürekli gidiyor, ben şehirde yalnız kalıyordum. İşimden de çok memnun değildim. Diğer taraftan 12 yaşından beri her yaz Bodrum’a geliyordum. O yıl annemler buraya gelirken “ben de gideyim, yalnız kalmayayım” dedim. O sırada bir iş ilanına rastladım. Başvurdum ve işe girdim. Eşime dedim ki “ben Bodrum’da yaşayabilirim, taşınalım mı?” O da kabul etti. Ve çok hızlı bir şekilde Bodrumlu olduk.
Nerede yaşıyorsunuz?
Kargı tarafında. Ben özellikle evin annemlere yakın ve site içerisinde olmasını istedim. Sonuçta eşim sefere çıktığı zaman 5-6 ay yanımda yok. Aslında hayalimizde taş ev vardı ama ama güvenlik konusu ağır bastı.
Bodrum’a yerleştin ve tam zamanlı bir işte çalışıyorsun. Kulağa fena gelmiyor. Ne oldu da ayrılıp örgüye başladın?
Eşim seferden döndü. Bu sefer ben her gün kalkıp işe gidiyorum, geç geliyorum falan. Hoşuma gitmemeye başladı. Bodrum’a gelmemin anlamı kalmadı. Tadını çıkartamıyordum. İstifa ettim. Sonra 6 ay dünyayı gezdik biz. Çin, Endonezya, Avusturalya, İtalya, Romanya, Malezya… Oradan dönünce de örmeye merak saldım.
Demin laf arasında söyledin; şimdi bir de bebek var, değil mi?
Evet, oğlumuz Kuzey henüz 4 aylık.
Nasıl gidiyor çocuklu Bodrum hayatı?
Daha çok küçük, çocuklu hayatı anlamış değiliz ama pusetli yaşama çok uygun buralar. Her yerde rampalar var!
Peki sence Bodrum’un nesi eksik, nesi fazla?
Eksik bilmiyorum da fazlalıklar olmaya başladı. Bu AVM’ler falan bana fazla geliyor mesela. Gerçi belki de biz şehirden gelenlerdir buranın doğasını bozan, kim bilir. Bizim oturduğumuz yer epey tepede ve ekmek almak için bile arabaya binip gitmek gerekiyor ve açıkçası bunun bozulmasını istemiyorum. Bir de Bodrum deyince herkesin aklına cıstak cıstak eğlence hayatı geliyor ama köylerini bir görseler! Bir sürü antik kent var mesela, biz hepsini gezdik, öyle güzel ki.
Maceracı bir tipsin sen.
Tabii canım. Bana kalsa evi satıp gidelim, onla dünya turu yapalım! Ya da karavan alalım, karavanda yaşayalım.
Sık gittiğiniz, tavsiye edebileceğin mekanlar var mı Bodrum’da?
Bodrum Kalesi’nin kafe bölümünü çok seviyoruz. Küçücük bir alanda kocaman ağaçlar var, gölgelik, sessiz, tarihi bir mekan. Denizin kokusu da geliyor. Onun dışında Yahşi sahiline çok sık gidiyoruz. Bir de Gümüşlük’teki Hayat Café.
Okuyucular sana nasıl ulaşsınlar?
Instagram’da @kedito olarak ararlarsa, beni bulabilirler. Herkese sevgi ve selamlar.