Mine Atalar // Grafik Tasarımcı
06 Eylül 2017

Mine; farklı işlere el atmış, zevkli bir grafik tasarımcı. Bodrum’da tuttuğu evin bahçesindeki mandalinaları tüketmek için başladığı çiğ meyve & sebze suyu üreticiliği ise son marifeti! Raw Love You’nun renkli dünyasına hoş geldiniz.
Bodrum istediğin zaman sakin kalabileceğin bir yer. İstediğinde de şehirde aradığın her şeyi bulabiliyorsun. Ama yine de daha sahin ve yavaş haliyle!

Kronolojik alalım: Önce İzmir’den İstanbul’a gittin. Hadi, İzmir kısmını atla. İstanbul’da kaç sene yaşadın?

11 sene. Aslında İzmir’de daha uzun süre yaşadım; lise, üniversite... Hatta çalışma hayatı da var. Ondan sonra İstanbul, sonra da Bodrum.

İstanbul’da ne yapıyordun? 

Grafik tasarımcıyım, reklam ajanslarında 'art director' olarak çalıştım.

Hangi ajanslarda?

Marka’da çalıştım. Sonra ambalaj tasarımına yöneldim. Paristanbul’da çalıştım uzun süre, 4 seneye yakın. Oradan ayrıldıktan sonra bir dönem Amerika’ya gittim. 6 aylığına Los Angeles’a tatile... Orada ayakkabı tasarımı ilgimi çekti. Dolayısıyla döndükten sonra da reklam sektörünü bırakıp tamamen ayakkabıya yöneldim. Ama grafik tasarım işlerime de freelance olarak devam ettim. Hala da devam ediyorum.  

Ayakkabı tasarımıyla tanıştım deyip geçme, daha detaylı anlat. Nasıl oldu, insan nasıl böyle bir şeye karar verir? 

Aslında tasarımcı olduğunuz zaman çok da farklı gelmiyor. Ayakkabı da tasarlanabilir, sandalye de, başka herhangi bir şey de! Ben illüstrasyon yapmayı çok sevdiğim için ayakkabılarımın da üzerini onlar süslüyor. Tabii ki ayakkabı yapımını teknik olarak bilmiyordum, onu da atölyelere gidip geldikçe, orada çalıştıkça öğrendim. Güzel de gitti iş çünkü kendi markasını çıkaran ayakkabı tasarımcısı çok fazla yok Türkiye’de.

Kaç senesinde oluyor bunlar? 

4-5 sene önce. Ama benim ilk mesleğim her zaman grafik tasarım oldu. Bu sayede zaten bir marka yaratma konusunda hiç zorlanmadım. Bir isim bulmak, logosunu yapmak, broşürlerini hazırlamak vs. Herkesin çok büyük zaman ve para harcaması gereken şeyler benim için cepte olan şeylerdi. Belki de o yüzden böyle bir sürü şey deneyebiliyorum. Sonra Bodrum’a geldim ve dönmedim.  İstanbul’da da bir dükkanım var; Balat’da. Patrikhane’nin sokağında, çok da güzel bir dükkan. Hiç içim elvermiyor orayı bırakmaya ama Bodrum’da yaşamak ağır basıyor doğrusu!

Ayakkabı tasarladığın ve ürettiğin markanın adı ne?

Minush ve Mine Atalar olarak iki markam var. Eğlenceli olanlara Minuş diye isim vermiştim; şimdi onları çocuğa kaydırdım. Çocuk ayakkabıları da yapıyorum: Minuş Kids. Diğer ayakkabılarımı ise Minatalar olarak çıkarmaya devam ediyorum.

Şu  Bodrum’a geliş kısmını daha detaylı alalım. 

Bodrum’a geliş biraz tesadüfen oldu. Sebepleri çeşitli: İstanbul’daki stres, artık orada yaşamanın tat vermemesi, biraz korku, buna terör de dahil, deprem de dahil, artık kendini oralı hissetmemek de dahil, her şey dahil, sosyalleşememek, sokakta rahat yürüyememek.... Zaten önünde sonunda bu tarafa döneceğimizi biz biliyorduk.

Ama İzmir’i tercih etmedin, buraya geldin.

İzmir’i tercih etmedim çünkü orası da bir şehir sonuçta. Şehrin içinde olmak istemedim. Bodrum istediğin zaman sakin kalabileceğin bir yer. İstediğinde de şehirde aradığın her şeyi bulabiliyorsun. Ama yine de daha sahin ve yavaş haliyle!

E hadi artık Raw Love You’yu anlat. 

İçecek işi de tesadüfen başladı!

“Hayat tesadüflerden ibarettir” diyorsun...

Aynen öyle. Biz geçen sene Bitez'de mandalina bahçesi içinde bir mekanda, mekan sahibine yardımcı oluyorduk. Erkek arkadaşım Bora ve ben oradaydık. Orçun diye okuldan bir arkadaşımız da vardı. Mekanın yan tarafında da bir taş ev var. Çok beğeniyoruz ama dolu. Gözümüz o evde. Derken ben İstanbul’a döndüm. 1 ay sonra falan evin boşaldığı haberi geldi. Anında dönüp yerleştim! Her neyse, ev kocaman bir mandalina bahçesi içinde. Ve biz o mandalinaları asla bitiremiyoruz. Ben de başladım sıkmaya. İçine bir şeyler karıştırıp şişelere dolduruyordum. O sırada erkek arkadaşım da Bitez’deki Ekşi Maya’da ekmek yapmayı öğreniyordu. Boş bir dönemiydi ve böyle değerlendirmek istemişti. Öğle aralarında içsinler diye onlara götürüyordum sıktığım suları. 

Mandalinalar boşa gitmesin diye mi yapıyorsun bunu? 

Aynen öyle. O kadar çok ki! Derken Ekşi Maya’nın sahibi Müzeyyen dedi ki; “Sen bunu işe dönüştür” Onların da teşvikiyle düşünmeye başladım. Arkadaşları çağırıp evde tadımlar yaptık. İnternetten de çok araştırdım. Ve denemeye karar verdik. Ekşi Maya’ya minik bir dolap aldık, koyduk ve satılmaya başladı. Siparişler geldi. Sonra Artçı Sanat da istedi, oraya da koyduk.

Olay mandalina, portakalı aşmış ama.. 

Tabii, işin içine sebzeler girdi. 6 çeşitle başladık. Mevsimine göre değişiyor malzemeler. Çilek kullanıyorduk mesela mevsimi bitince kaldırdık.

Çabuk mu tüketilmesi gerekiyor bu meyve&sebze sularının? 

Evet, 2 günde. Üçüncü gün ekşimeye başlıyor. 

Detoks içeceği demiyorsun adına, değil mi? 

Hayır, sağlıklı sebze & meyve suları diyoruz. Ama detoks için kullanmak isteyen çok oluyor. Öyle bir trend var, malum. İş bu noktaya gelince biz de bir diyetisyenden destek almaya karar verdik. Seçil Ünal Eşingen’den. Onunla paketler oluşturuyoruz şimdi. Seçil, hızlı kilo vermeye sıcak bakmıyor. Paketleri, Seçil’e danışmaya gelen insanların kilo vermelerine destek olacak şekilde sunacağız.

Peki, direkt sizden sipariş edebilir miyiz? 

Elbette! Ekşi Maya ve Artçı Sanat’tan alamıyorsanız bizi arayın. En fazla 10 dakika önce hazırlanmış suyunuzu kapınıza getirelim.

Nerelere servisiniz var? 

Bitez, Bodrum, Konacık gibi bize yakın noktalara servis yapıyoruz.

Nasıl ulaşabilirler Mine sana? 

Instagram’dan ya da 0532 216 9138 no’lu telefondan ulaşabilirler. Teşekkür ediyorum!

   

 


Diğer Röportajlar..
52
Yukarı Çık