Sosyal medyayı biraz kurcalayınca Bodrum’dan önce Antalya’da olduğunuzu görüyoruz. Kademeli bir geliş miydi sizinkisi?
Ayşegül: Aslında İstanbul’dan gitmek istediğimiz netti ama neden Antalya’yı seçtik ben de tam bilmiyorum! Bazı şartların daha kolay olabileceğini düşündük sanırım. İstanbul’dayken benim içinde olduğum, kendimi dışarı çıkartamadığım bir algı vardı. Çınar’la tanıştıktan sonra o algıyı kırdım, ezberimi bozdum. Sonrasında kendi potansiyelimi görüp, neler yapabileceğimi keşfedip ona göre hareket ettim. Yolculuğa çıktığımızda aklımızda şu vardı: Çınar müzisyen ve sokakta müzik yapıyordu. Benim de aslında en büyük hayalim sokakta dans etmekti. Onun yarattığı özgür alanda hayalimi gerçekleştirebileceğimi gördüm. Antalya’ya gittiğimizde de başka neler yapmayı sevdiğimi sordum kendime. Hikaye anlatmayı seviyordum. Onun üzerine ilişkiler kurmaya başladım ve şimdi yaptığımız hikaye geceleri ortaya çıktı.
Çınar: Antalya’ya gitme sebebimize dönecek olursak; aslında annemlerin oraya taşınmış olması bizi o şehre yönlendirdi. Yavaş ve kolay bir geçiş olur diye düşündük. Ama çok da düşündüğümüz gibi olmadı doğrusu.
Neden?
Çınar: Aslında iyi bir deneme süreci oldu ama galiba tam rayına oturtamadık bazı şeyleri. Hatalar yaptık ve öğrendik. Yaptığımız işi geliştirdik. Ondan sonra Bodrum’a geldik. Gerçi zaten Antalya’dan önce de birkaç ay Bodrum’da kalmıştık.
Göz kırpıyordunuz yani Bodrum’a.
Çınar: Aynen öyle!
Ayşegül: Bodrum zaten hep çok yaşanılası bir yer gibi geliyordu. Bir de, biz bir karar vermiştik ve artık ekonomik olarak bağımlı bir şey yapmak istemiyorduk. Kendi yaratımlarımızla yola devam etmek istiyorduk. Koşulların ve seçtiğin hayatın ortak noktası üzerinden devam ediyorsun. Bodrum o kesişen noktadaydı bizim için.
İstanbul’un nesinden kaçtınız?
Ayşegül: Orada yarattığım çok fazla duvar vardı benim. Oyunculuk şudur, kuralları şunlardır gibi... Deneyim yaşamak konusunda kendimi sıkıntıya soktuğum bir hayatım vardı. O yüzden benim önce tüm bunlardan sıyrılmam gerekiyordu. Temelde şahsi olarak bu sebeple ayrıldım büyükşehirden.
Çınar: Biz Ayşegül’le tanıştıktan sonra yaptığımız sohbetlerde ortaya çıktı ki benzer şeyler düşünüyoruz. Tek başınayken yapmaya cesaret edemediğimiz bir şeyi birlikte yapmaya karar verdik. Birbirimizden güç aldık.
Ne zamandan beri birliktesiniz?
Ayşegül: 2015 Ocak’ta başladı arkadaşlığımız. Bu senenin Şubat ayından beri de Gülkız ile Çınaroğlan ortaya çıktı.
En heyecanlı yere geldik. Ne yapar Gülkız ile Çınaroğlan?
Ayşegül: Sokakta müzik yapıyoruz. Kendi bestelerimiz var. Ayrıca çocuklar için atölyeler yapıyoruz. Bu atölyelerde de Çınar yine müzik yapıyor, ben de masal anlatıyorum. Seçtiğimiz hikayeleri derliyoruz ama asıl önemli olan çocukların yaratıcı buluşlarını duymak! Yaptığımız atölyede dramatizasyon ön planda. Dinleti gibi değil de daha çok onların katılımıyla bol canlandırmalı bir çalışma yapıyoruz diyebilirim. Çocukları seçtiğimiz hikayenin dünyasına olabildiğince sokmak istiyoruz.
Kaç yaşa uygun?
Ayşegül: Aslında çok geliştirebileceğimiz bir alan ama şu an yaptığımız atölyeler 5-8 yaş çocuklar için ideal.
Büyüklere de masal anlatıyorsunuz değil mi? Hatta geçen yaz bizim de ekipçe bayıldığımız Katip’te bir performansınız olmuştu.
Ayşegül: Evet! Seyirciyle anlatıcının buluştuğu anlar gerçekten müthiş keyifli oluyor. Sonrasında da katılımcılarla sohbet ediyoruz ve acayip samimi bir ortam oluşuyor. Aynı zamanda içinde müzik var tabii.
Peki, ikinizden de minik birer özgeçmiş rica edebilir miyim? Neler yapardınız Bodrum’dan önce?
Ayşegül: Ben tiyatro yapıyordum. Studio 4 ekibiyle Utanç adlı bir oyunda oynadım. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda da Küçük Kara Balık’ta oynadım. Hukuk mezunuyum ama oyunculuk yüksek lisansı yaptım. Oyunculuğun yanında hikaye anlatıcılığıyla da ilgileniyordum. Geçen sene benim hocam bir ekip kurdu: Fama’nın Evi Hikaye Anlatıcıları diye. O ekiple hikaye geceleri yaptık. Yani İstanbul’dayken de bağımsız olarak olmasa da ekiple birlikte hikaye anlatıcılığı deneyimleri yaşamıştım.
Çınar: Ben de işletme mezunuyum. Mezun olduktan sonra 4 sene kadar bir reklam ajansında çalıştım ama hep müzik yapıyordum. Belli bir süre sonra kendi bestelerimi yapmaya başladım. Bas gitar çalıyorum ben. Özgür bir ruhum var benim, ta ilkokuldan beri… Kurallara karşı soru işaretlerim var. Sonra Ayşegül’le tanıştım ve bu algımı onunla paylaştım. Çok iyi oldu!
Sokak müzisyenliği zor mu?
Çınar: Hayır. Özellikle Bodrum’da sokakta çalmak harika bir şey! Kilise Meydanı’nda çalıyoruz. Beyaz bir ortam var orada. Bizim yaptığımız müzikle de son derece uyumlu.
Belli bir programınız var mı yoksa kafanıza ne zaman eserse o zaman mı gidiyorsunuz meydana?
Çınar: Var. Genellikle Çarşamba-Pazar günleri arasında çalıyoruz. 14:00-14:30 gibi başlıyoruz. 1,5 saat kadar sürüyor performansımız.
Çevre esnaf ne diyor bu işe?
Çınar: Aynı şarkıları dinlemekten sıkılırlar mı diye endişe ediyorduk ama sevdiler bizi. Bir şarkımız var, adı Yalancı Tavşan. Özellikle onu çok seviyorlar!
Ayşegül: Bu arada Çınar gitar çalıyor ve söylüyor, ben back vokal yapıyorum. Bir de marakas çalıyorum.
Hani sokakta dans etmek en büyük hayalindi, ona ne oldu Ayşegül?
Ayşegül: Evet, hala öyle! Daha birlikte keşfedeceğimiz çok fazla deneyim olduğuna inanıyoruz. İlk geldiğimizde birkaç kez denedim dansı ama üzerinde biraz daha çalışmam gerekiyor.
Çınar: Sadece sokakta müzik yapmak da değil bizimkisi aslında. Bir bavulumuz var. Mavi bavul. Onun içinden bizim dünyamız çıkıyor. Bir alan oluşturmak istiyoruz. Performansa dayalı bir alan.
Bu yaptıklarınızın size ekonomik olarak dönüşü tatmin edici mi?
Çınar: Doğrudan para kazanma odaklı bir algımız hiç olmadı bizim. Mesela isteriz ki bu yaptığımız atölyelere biri sponsor olsun ve katılım ücretsiz olsun. Herkes izlesin istiyoruz çünkü. Dolayısıyla para kazanma odaklı net bir plan yapmadık. En fazla içinde şarkılarımızın olduğu bir CD hazırladık işte, onu satıyoruz.
Nerede izleyebilir çocuklar sizi?
Ayşegül: Çarşamba günleri Bodrum Halk Kütüphanesi’nde oluyoruz. Duyurularımızı da sosyal medya üzerinden yapıyoruz. Youtube kanalımızdan da şarkılarımızı dinleyebilirler. Müzik ve masal sever Bodrumlularla en yakın zamanda buluşmak isteriz!