Gence Armağan // Gıda Mühendisi
21 Şubat 2016

Artık Bodrum’a yerleşenlerin küçük bir kafe açmak ya da pansiyon işletmek gibi klişe hayalleri yok. Bakınız Gence’ye, kendisi satın aldığı 12 dönümlük tesiste solucan gübresi üretiyor, hem de organik.
Gökyüzünde bu kadar çok yıldız olduğunu bilmiyordum. Sadece ona baktığımda bile kendimi iyi hissediyorum.

Kimsin, nerelisin, kaç yaşındasın?

79 doğumluyum ve doğma büyüme Ankaralıyım. Okul hayatım da orada geçti. ODTÜ’den mezunum, gıda mühendisliği okudum. Aslında hayalim doktor olmaktı fakat sınavda cevapları kaydırınca açıkta kaldım ilk sene.

Ne diyorsun!

Valla. Kaydırmışım! Onun üzerine o yaz Kadıkalesi’nde devremülk satmaya başladım. Bodrum’la ilk tanışmam öyle oldu.

İyi, para kazanmaya başlayınca okuldan vazgeçmemişsin. 

Okuldan değil ama tıptan vazgeçtim. ODTÜ olsun yeter dedim. Teknik bir bölüm istedim. 1 sene daha hazırlandım ve kazandım. 4 senede gıda mühendisliğini bitirdim. Mezun olunca P&G’ye girmeyi kafaya koymuştum. Onu da başardım. P&G’de satış yapıyordum. Bir süre çalıştım sonra İstanbul’a geldim. Bir telekomünikasyon şirketinde işe girdim. 2 sene sonra da bir spor giyim markasına geçtim. Yine satış departmanında başladım. Ardından pazarlamaya terfi ettim. En son marka müdürüyken ayrıldım ve Bodrum’a geldim.

İşte bu cesurca. İyi maaşı elinin tersiyle itmek günümüz şartlarında ciddi bir karar. 

Öyle tabii. Bir de ben hem şirketimi hem de markayı çok seviyordum. Çok da mutluydum. Hayallerimin işiydi. Derken; terfi etmem için yurtdışına gitmem gerektiğini söylediler bana. Kabul etmedim. Yengeç burcuyum ben, köklenmeyi severim. Sürekli yer değiştirmek bana göre değil. Herneyse, ben bu teklifi 2 sene boyunca reddedince sistem beni yavaş yavaş dışarı atmaya başladı. Arkasından mobbing denen şey söz konusu oldu. Zor ve sıkıntılı dönemlerden geçtim. 

Bunlardan uzaklaşmak için mi geldin Bodrum’a?

Buraya yerleşmeden yaklaşık 3 sene önce Kızılağaç’ta bir arsa satın almıştım. Daha çok emekliliğimi düşünerek… Duruyordu öyle. Kurumsal hayatın sonlarına doğru da artık başka bir kurumsal şirkette çalışmak istemediğime kesin olarak karar vermiştim. Birinin diğerinden farkı yok çünkü. Ne yapabilirim ileride diye düşünürken Bodrum aklıma geldi. Dedim ki; orada bir arsam var, ev yapabilirim. Hatta orada yaşayabilirim! Ve o kadar sıkılmıştım ki olan bitenlerden şimdiye kadar hiç yapmadığım bir şey yapmak istiyorum dedim kendi kendime.

Hakikaten de akla hayale gelmeyecek bir şey yapıyorsun!

Daha önceleri organik gıda, organik tarım gibi doğaya dönük işleri araştırırken Google beni organik solucan gübresine kadar getirmişti. “Vay anasını insanlar boktan para kazanıyorlar” demiştim. İşte bu replik benim aklımda takılı kalmış, kazınmış hatta. "Bodrum’da bu işi yapabilirim" dedim. Araştırdım, uzmanlarla konuştum, eğitimler aldım. Ardından Milas’ta 12 dönümlük bir çiftlik satın aldım. Geçen Haziran ayının ortasından itibaren de solucan gübresi üretmeye başladım.

Büyük bir yatırım mı bu?

Evet, tahminimden daha fazla para harcadım doğrusu. Bu bulduğum yer, üzerindeki kapalı alanları ve büyüme hedeflerini de göz önünde bulundurduğum zaman çok karlı bir yatırım oldu. O nedenle tercih ettim.

Peki, ne işe yarar solucan gübresi?

Dünyada kullanılırlığı ve bilinirliği 50-60 sene öncesine dayanıyor. Türkiye’ye gelişi ise yaklaşık 6-7 sene. Solucanlar dünyanın oluşumundan itibaren buranın yerlisi. Çok az evrimleşmişler. Etrafında gördüğün bütün bitkilerin, toprağın, ağaçların büyümesinde solucanların büyük payı var. Toprağın altında yaşıyorlar, toprağı havalandırıyorlar, zehirli gazların buharlaşmasını sağlıyorlar, oksijenin köklere nüfuz etmesini sağlıyorlar. Bunun haricinde; sindirim sistemlerinde 30-40 tane farklı enzim var. Yedikleri organik maddeler sindirim sistemlerinden geçtiği zaman bu dışkı toprağın içindeki enzimleri de barındırmış oluyor. Ayrıca solucanların kaygan olmasını sağlayan sölom sıvısı dışkıdan kapsüllenerek çıkıyor. Bu da şu demek: Suya attığınız zaman gübre hemen dağılmıyor.

Nasıl üretiliyor bu gübre, çok basitçe anlatır mısın? 

Ben solucanları organik büyük baş hayvan gübresi ile besliyorum. Yani gübreyi alıyorum, solucanları besliyorum. Solucanların gübresini de kurutuyorum ve satışa sunuyorum. Üretim havuzlarımız var. Yaklaşık 3-3,5 ayda doluyor.

Kim, ne için almalı senden organik solucan gübresi?

İçinde toprak ve bitki kelimeleri geçen cümleler kuran herkes solucan gübresine ihtiyaç duyar. Büyük çaptaki seraların, tarımla uğraşan çiftçilerin dışında kendi hobi bahçesiyle ilgilenenler de alabilir.

Çim bahçeler için uygun mu mesela? 

Tabii ki! Çim bahçeler, golf sahaları… Her türlü peyzaj için uygun. Kullanım alanı sınırsız. Vazodaki suyun içine bile koyabilirsin. Çiçeklerin daha uzun yaşar.

Bir şirketin var değil mi, adı ne? 

Biore. Online satışımız da var, web sitesi üzerinden.

Seni maddi olarak tatmin ediyor mu Biore? 

İş planımı yaparken zaten anında büyük bir geri dönüş beklemiyordum. Şu anda İstanbul’da kazandığım paranın belki 10’da 1’ini kazanıyorum. Ama bundan 1 yıl kadar sonra beni rahatlıkla tatmin edecek kadar para kazanacağımı düşünüyorum.

Peki, biraz Bodrum soruları sorayım. Neyin eksikliğini çekiyorsun burada?

Gidip biranı içebileceğin, ufak tefek atıştırabileceğin, pub ayarında, hoş dekorasyonlu, sade, iddiasız bir mekan yok. Karakter problemi var bence Bodrum’daki mekanların. Hepsi aynı. Ortakent ve Bitez sahildeki balıkçıları seviyorum en çok. Ama bu mevsimde! Yani kışın. 

Bugüne kadar Bodrum’da gördüğün en harika şey neydi? 

Basit bir cevap olabilir ama gökyüzünde bu kadar çok yıldız olduğunu bilmiyordum. Sadece ona baktığımda bile kendimi iyi hissediyorum.

Peki, bir gün burası da İstanbul kadar kalabalık ve çekilmez olursa nereye gidersin? 

Bunun olmayacağına dair umudum var. Yaşamak için Kızılağaç’ı seçmemdeki bir amaç da o. Şu anki imar planlarına ve yapılaşmaya bakacak olursak burası kurtarılmış bölge gibi duruyor. Değişirse bu durum, yani kalabalıklaşırsa, aynı yarımadada kalmak üzere biraz geriye gidebilirim.


Yukarı Çık