Aslıhan Aksun // Mandala Eğitmeni

15 Şubat 2017

Mandala deyince aklımıza gelen ilk isim Aslıhan Aksun, Bodrum’un Peksimet Köyü’ne yerleşti. 21 yıllık kurumsal hayatın ardından mandalayla tanışmasını, içsel yolculuğunu ve Bodrum hikayesini evinde dinledik.
İstanbul’da gerçekten zaman peşinizden koşuyor. Siz de onun peşinden konuşuyorsunuz. Bir kısır döngü! Burada dağlara, ineklere bakarak üretiyorum. Çok huzurluyum.

Mandala hayatımıza seninle girdi Aslıhan. Peki, senin hayatına ne zaman girdi? 

2008 yılında! O zamana kadar kurumsal hayatın içindeydim. Sabah 06:30’da kalkıp, nikah şekeri gibi giyinip, her daim kuaföre gitmek zorunda olan, hep makyajlı biriydim. Gün içinde İzmir’den Ankara’ya gidip, toplantılara girip, akşam bitmiş halde İstanbul'a geldiğim olurdu. Tabii, öyle bir günün sonunda da ağzı açık vaziyette koltukta uyuyakalırdım.

Hangi sektördeydin? 

Bilişim sektörü. Yabancı bir antivirüs programının Türkiye distribütörlüğünü yaptığı bir fimada şirket ortağıydım. 21 yıllık bir satış & pazarlama deneyimim oldu.

2008 yılında kurumsal hayatı pat diye bırakıp mandalaya mı başladın? 

Hayır aslında 2004 yılında başladı ilk yolculuğum. “Neden buradayım, ne yapıyorum, ne yapmalıyım” gibi sorular sormaya başlamıştım kendime. O süreçte Yeni Yüksektepe Kültür Derneği’nde seminerlere katılmaya başladım. Onlar kendilerini okul olarak adleden, doğu felsefesini aktaran iyi bir dernek. Hint ve Tibet felsefesi beni derinden etkiledi. Fakat sonra 2008 yılında bir Berlin ziyaretimde tamamen tesadüf eseri bileğimdeki dövmeyi yaptırmak için girdiğim dövme stüdyosunda mandala hayatıma girdi.

Esas hikaye burada başlıyor… 

Aynen öyle! Bu dövmeyi yapan üstadım çok iyi bir mandala üstadı idi. Bizim aramızda büyükçe bir aşk başladı. O aşkın başlamasıyla o Türkiye’ye gelme kararı aldı. Onun gelmesiyle biz İstanbul Moda’da Mandala Tatoo adında bir dövme stüdyosu kurduk ve yolculuğumuza başlamış olduk. O dönem, basında belgesellerde, TV çekimlerinde hep madalayı anlattık ama dövme üzerinden. Sonra üstadın sağlık problemleri başlayınca, ülkesine geri döndü. Ben de dükkanı kapatmak zorunda kaldım. Ancak aynı zamanda bir kişisel gelişim atölyesi teklifi geldi bana. 2014’ün ortalarında. Dediler ki; “katılımcılara mandala anlatmak istiyoruz, bize destek olur musunuz?” Memnuniyetle kabul ettim.   

Siz başlatmış oldunuz Türkiye’de bu akımı. 

Elbette benden önce de yapanlar vardır ancak bu akımın Türkiye'de yayılmasına öncülük edenlerden biriyim diyebilirim. 

Mandalaya geri döneceğim ama Bodrum macerası ne zaman başladı, bir de onu dinleyelim mi? 

2 yıl kadar önce hayatıma biri girdi. Yuko; bir ressam, Bodrum’da yaşıyor. Onun için sık sık gelip gidiyordum Bodrum’a ve sonunda ben de yerleşmeye karar verdim. Aslında Bodrum merkezde ev bakıyordum ama Peksimet Köyü’nü görünce buradan vazgeçemedim.

İstanbul’dan kopmadınız, değil mi? 

Her ay 1 hafta gidiyorum. Oradaki atölyelerim sürüyor.

Peki, nedir bu mandala tam olarak?

Mandala; Hint kökenli dinlerde metafizikle de alakalı bir meditasyon aracıdır. Mandalalar daima merkezi noktadan başlayarak dışarıya doğru büyüme gösteren formlardır. Baktığınızda çok simetrik bir görüntü görebilirsiniz ama ele aldığımız mandala meditasyonunda asıl olan sağ beyni aktive ederek yapılan dışa vurumlardır. Özetle sağ ve sol beyinde kurulan denge sayesinde kişi özgürleşerek üretmelidir. Bu nedenle geometriden uzak çizimler diye adlandırıyorum. Mandalalar, 1800’lü yıllarda yaşayan Yung’un da tabiriyle sihirli çemberlerdir. Bir çok Avrupa ülkesinde terapi merkezlerinde mandala çizdirilir.

Görsel tatmin dışında ne işe yarar bunu çizmek? 

Mandala yapan bireyler farkındalık, özgüven, sabır, konsantrasyon ve yaratıcılık eklerler hayatlarına. Takıntılarınız varsa, fiziksel ağrılarınız ya da zihinsel problemleriniz, özgürleşmek isteyip özgür olamadığınıza inanıyorsak, dışa vurumda zorluklar yaşıyorsanız, sabırsızsanız, yaratıcılığınızı arttırmak istiyorsanız, dingin hissedemiyorsanız, en önemlisi de kendinizi bulup sevmek istiyorsanız sizi mandala çizmeye teşvik ediyorum. %100 başarı alacağınızı da garanti ediyorum. Ama neymiş şu mandala trendi deyip de gelenler için aynı şeyi söyleyemem. Çünkü bu bir trend değildir, bu iyi bir şifalanma tekniğidir.

Kitapçılarda gözümüze sokulan şu boyama kitaplarına ne diyorsunuz? 

E tabii, iyi bir pazar oluştu yayın evleri için. Ama bil ki; bambaşka bir yolculuk o. Mandalayı kendiniz ürettiğinizde size bir katma değer sağlar. Boyama kitaplarında sadece renklerle özgürleşebilirsin. Kimin enerjisinden çıktığı belli değil hatta orada bir enerji yok. Mandala; dudakların susup, ruhun kağıda akmasıdır.

Kimler yapabilir, kimler yapamaz? 

4,5 yaş itibariyle başlangıç seviyesi alzheimer’a kadar her yaştan kişiyle çalışabiliyorum. Sonucunun sanatsal bir eser olması gerekmiyor. Önemli olan ruhumuzu akıtma halimiz. Çizime yetenekli olması asla gerekmiyor. Ben parkinson hastalarıyla da çalışıyorum. Bol titreşimli, şahane çiçek motifleri çıkıyor mesela. Bir de; Dilek Soydan’ın down sendromlu çocuklar için hazırladığı bir projede yer aldım ve çok başarılı geçti. Göz teması kurmayı, kalemi kağıdın üzerine koyup sabırla beklemeyi, takım ruhuna adaptasyonu ve paylaşmayı öğrettik çocuklara. Öğrettik demeye de dilim varmıyor, ben daha çok şey öğrendim onlardan! Ayrıca okullarda ve kurumlarda stresle baş etme yönetimi adı altında mandala meditasyonları yapıyorum. 

Tek seferlik bir atölyenize katılsam, neler yaşarım? 

2-3 saat kadar beraber zaman geçiriyoruz . O süreçte mandalanın ne olduğunu, gerçek hayata adaptasyonunu, çizim tekniklerini ve çizmeyi öğreniyorsun. Sonrasında bensiz yolculuğuna devam edebilirsin. Bir de 4 seanslık hazırladığım başka bir workshop’um var. Eğer ona gelirsen detaylı çizim teknikleri öğrenirsin, elini ilerletirsin, hem de farklı malzemelerle çalışırsın. Mesela kanvasa ya da duvara…

Ürettiğin mandalaları satıyor musun?

Ben firmalar için tasarım üretip satıyorum. Örneğin bir nevresim takımı markasında benim mandalam yer aldı.

Başka nerelerde yer alabilir mesela tasarımların? 

Pek çok yerde: Porselen, seramik üzerinde, halılarda, tekstilde. Mandala cama, porselene, ahşaba, her malzemeye uygulanabilir. Yere, tavana… Aklına gelebilecek her yere işlemek mümkün.

Bodrum’a aşkının peşinden geldin, memnun musun? 

Benim hiç köyüm olmadı. Eski İstanbulluyuz biz. Osmanlı’da Rüştü Paşa’nın torunlarının torunlarıyız. İlkokuldayken sömestir öncesi arkadaşlarım kendi aralarında konuşurlardı; “köye gideceğiz, fındık toplayacağız, pamuk toplayacağız” diye. Ben hep özenmişimdir. Buraya gelince belki de o yüzden çok etkilendim. İstanbul’da gerçekten zaman peşinizden koşuyor. Siz de onun peşinden konuşuyorsunuz. Bir kısır döngü! Burada dağlara, ineklere bakarak üretiyorum. Çok huzurluyum. Organik beslenebiliyorum. Yaşam kalitem arttı.  

Neler yapmayı seviyorsun?

Gümüşlük’te gün batırmayı çok seviyorum. Onun dışında atölyeler düzenliyorum. Mini atölyeleri burada, evimde yapıyorum. Yaz için bahçede biraz daha büyük grupları ağırlayabileceğim. Bunun dışında Turgutreis yolu üzerinde Eco Farm var; orada da etkinlikler yapıyorum.

Harika! Okurlar sana nasıl ulaşsın? 

Sosyal medya hesaplarımdan takip edebilirler. Atölyelerde buluşmak dileği ile…


Diğer Röportajlar..
45
Yukarı Çık